Şairlerin Anıları - Sabahattin Ali


Süheyla Conkman ağabeyini şöyle anlatıyor: “Onu asık suratlı hiç görmemişimdir. Bazen de kendi kendine söylediği şarkılar vardır ki, hiç aklımdan çıkmaz, duydukça onu anımsarım: “Ata binesim geldi, hay dah dah, yare gidesim geldi.” Bir de ondan başka hiçbir yerde duymadığım bir şeyler mırıldanır, yengem de “Yeter Sabahattin, kes bu ne biçim şarkı” dedikçe şaka yollu tekrarlardı: Tabutumun altı çatlak, beni vuran benden alçak, sol böğrüme girdi pıçak, yar yar aman… Meğer kaderinin şarkısı imiş, bilemezdik.”

Birkaç aile birlikte Ankara’nın çevresinde kır gezmesine giderler. Yağmur yağar, ardından güneş açar. Tam tepelerinde bir gökkuşağı belirir. Mediha Esenel olanları şöyle anlatıyor: “Koşsam altından geçebilir miyim acaba? diye bir koşu tutturdu. Ben, “Ebemkuşağının altından geçen cinsiyet değiştirirmiş” dedim, hemen durdu. “Kadın olmak çok mu kötü?” diye sordum. “Kötü olduğundan değil, otuz yedi yaşıma geldim, kadın olsam bundan sonra beni kim alır?” diye şaka ile yanıtladı.”

Bir diksiyon yanlışı yakaladı mı düzeltmeden duramaz. “Bu yüzden Aliye Hanım bana fena içerliyor. Karı koca ağız tadıyla kavga edemiyoruz. Kavganın en can alacak yerinde tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” diyerek arkadaşlarına yakınır.


“Mektubunu aldım. “Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!” diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma… Sonra ben sana deli gibi aşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan sonra ne diye kederli ve üzüntülü şeyler yazalım.” Mektubundaki, “Beni istediğim kadar sevmezsen ölürüm!” cümlesini belki elli defa okudum. Ah Aliye, seni isteyebileceğinden çok seveceğim. Benim nasıl sevebileceğimi göreceksin.” (25 Mart 1935)

Hiç yorum yok

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *